Adalet'in Yıldızı Küçük Erol
1950’li yıllarda futbol dünyamıza renk katan bir Adalet takımı vardı. Süreyya Paşa olarak ünlenen Süreyya İlmen’in kurduğu ve eşinin adını verdiği Adalet Mensucat şirketinin takımıydı Adalet kulübü. Başkanlığını Süreyya Paşa’nın oğlu Atıf İlmen’in yaptığı, 1946’da kurulan kulüp İstanbul 4. mahalli kümesinde başladığı serüveninde hızla tırmanarak 1952’de İstanbul Profesyonel Liginde oynamaya başlamıştı. Özellikle üç büyüklerin şöhretli oyuncularını bünyesinde toplayarak ses getiren kulüp, cazip ücretlerin yanı sıra oyuncularına transfer bedeli olarak birer dokuma tezgâhı veriyordu. Fabrikanın ustaları tarafından çalıştırılan bu tezgâhlarda ağırlıklı olarak battaniye dokunuyordu. Üç büyük kulüpten gelen oyuncuların dışında Adalet takımında forma giyen en ünlü yıldız Küçük Erol lakaplı Erol Topoyan’dı. Adalet’teki günlerinden önce çocukluk ve öğrencilik yıllarını şöyle anlatıyor:
“1936’da İstanbul’da, Fatih’te Karagümrük ile Malta arasında Atikali denilen semtte doğdum. İlkokulu Yavuz Sultan Selim’de, ortaokulu Gelenbevi’de okudum. Bu okul Fatih Camisi ile Küçükmustafapaşa arasındaydı. Çocukluğumuzda sokaklarda top oynardık. Babam kızardı top oynamama. Babam kasaptı; beni kuyunun yanında yatırıp keseceğini söylemişti, hâlâ hatırlarım. O kadar kızmıştı yani. Babam Arnavutluk’taki Prizren’den gelmiş. Orada doğduğu köyün adı Topoyan, sonra bu ismi soyadı olarak seçmiş. Atatürk zamanında gelmişler buraya. Önce Beykoz’a yerleştirilmişler, sonra o Fatih’e gelmiş. Annemler de Yugoslavya’dan gelip Ayaspaşa’ya, Teknik Üniversite’nin karşısına yerleşmiş. Babamla orada tanışıp evlenmişler. Benim çocukluğumun büyük kısmı Ayaspaşa’da geçti. O zaman İstanbul’un en kalburüstü insanları orada otururdu. Benim dayım gazete bayisiydi, aboneleri vardı. Dayım bana, kardeşine ve yeğenine dağıtım için birer mahalle vermişti. Benim gazete dağıttığım mahallede Yapı Kredi Bankasının sahibi Kazım Taşkent otururdu. O sabah altı buçukta gazete beklerdi. Benim ilkokula gittiğimi bilirdi, bana bahşiş hazırlardı.”
“Ortaokuldayken tatillerde Park Otel’de komilik yapardım. Komilere kat vermezler, garsonlara verirler ama ben lisan biliyorum diye o zaman bana kat vermişlerdi. Yahya Kemal’in kaldığı kata bakıyordum ben. Son zamanlarıydı, odadan zor çıkıyordu. Kollarına girip yürütürlerdi. Kahvaltısını, yemeğini hep odaya götürürdük. O zaman Park Otel’de çalışanların büyük kısmı gayrimüslimdi, aşağı yukarı yüzde onu Türk idi. İlk girdiğimde barda çalışıyordum. Mesela kahveyi alıyorum, fırtına gibi müşteriye götürüyorum. İsmini hiç unutmuyorum, Kevork isminde yaşlı bir şefimiz vardı. Canla başla çalışmam adamın dikkatini çekmiş. ‘Küçük, ben seni sigortalı yapayım,’ dedi. Sene 1952, sigorta daha yeni çıkmış. Kimse bilmiyor ki o zaman sigortayı. ‘3 kuruş senden keseceğim, 3 kuruş da ben vereceğim,’ dedi. Beni sigortalı yaptı. Seneler sonra Koç grubunda çalışırken bir gidip bakayım dedim. Unkapanı’nda SSK’ya gidip baktırdım. Görevli, ‘Sizin emekliliğiniz iki sene de geçmiş,’ dedi. 43 yaşında emekli oldum o Kevork sayesinde.”
7 Mayıs 1948 tarihli bu fotoğrafın arkasına şu satırlar yazılmış: "5'nci sınıfta çıkardığım resim. Sınıfımızın futbol takımı." Erol Topoyan sol başta oturuyor. |
Annesi (sol başta), halası ve kuzeniyle. |
Gelenbevi Ortaokulu basketbol takımı. Erol Topoyan soldan ikinci. |
“1950-51 sezonunda Yavuz Sultan Selim’de forma giymeye başladım. Takım o zaman İstanbul 4. mahalli kümede oynuyordu. Babam yaşında futbolcularla birlikte oynuyordum. Kulüpte o zaman geleceğin meşhurları vardı. Kalecimiz Metin Türel’di, santrhafımız Güngör Tetik’ti (sonradan İstanbulspor’da ve Adalet’te oynayan Arap Güngör). Ben daha Yavuz Sultan Selim takımında oynarken Fahri Somer beni keşfetmiş. Adalet kulübü bana harçlık veriyordu. Benim oynadığım sene 3. Kümeye geçtik. Sonradan Adalet kalecisi olan Ömer de Bozkurt takımında oynuyordu. Biz birinci olduk, Bozkurt ikinci oldu. İki takım üst kümeye çıktık. Hatta Eyüp sahasında oynayacağımız şampiyonluk maçından önce top oynamama kızan babam beni evin tuvaletine kilitlemişti. Kulübün yöneticileri beni camdan kaçırdılar da maça öyle çıktım. O sene Fahri Somer beni Adalet’e aldı.”
1951-52 sezonundan itibaren Adalet kulübü forması giymeye başlayan Erol Topoyan ilk sezonunda daha çok özel maçlarda forma giymiş. Bir sonraki sezon takım İstanbul Profesyonel Ligine çıkmayı başarırken kendisi de lig maçlarında daha çok forma giymeye başlamış. O sezon takıma katılan Fenerbahçe’nin ünlü futbolcusu Erol Keskin yaşça büyük olduğundan Büyük Erol adını almış. Böylece Erol Topoyan da Küçük Erol adıyla anılmaya başlamış ve bu isimle ünlenmiş. O sene hayatındaki bir diğer önemli olay genç milli takıma seçilmesi olmuş. Cihat Arman’ın çalıştırdığı gençler önce 1953’te Belçika’da yapılan turnuvaya katılmış ve burada dünya üçüncülüğünü kazanmış. Ertesi sene Almanya’da yapılan turnuvada yine yarı finale kadar çıkıp dünya dördüncüsü olmuşlar. Almanya’daki turnuvada Erol Topoyan takım kaptanlığını üstlenmiş.
Genç milli takımla kazandığı başarılardan sonra Adalet takımında da daha fazla forma giymeye başlamış. “1953’te genç milli takıma seçildim. Öyle olunca taliplerim arttı ama 1954’te Adalet’te profesyonel oldum. O zaman bana 20 bin lira değerinde dokuma tezgâhı verdiler. Başında ustalar dururdu. Büyük Erol’un, Selahattin’in, Burhan’ın birkaç tane tezgâhı vardı. Genellikle battaniye dokunurdu bu tezgâhlarda. 1954’te profesyonel olduğum zaman babam her şeyini kaybetmişti. Ben onu tekrar tüccar yaptım ve mezbahaya soktum. O zamanın parasıyla 5 bin lira vermiştim. O günler için çok büyük paraydı.” Birkaç sene sonra kulübünün bir faydası daha olmuş babasına. Bu olayı da şöyle anlatıyor: “Ben askerdeyken babam Çağlayan’daki evimizi yaptığı sırada ciğerlerini üşütmüştü. O zaman bir tek Süreyyapaşa sanatoryumu vardı modern olarak. Fakat orası sigortalıdan başka hasta almıyordu. Erdem Bey’e babamın hastalığını bildirdim. ‘Doktora söyleyelim muayene etsin, işe alalım,’ dedi. Doktor muayenesi olmadan işe alınmıyordu kimse. Babamı o şekilde işe aldılar ve ertesi gün sanatoryuma yatırdılar. Orada çok iyi tedavi gördü. Yaklaşık beş ay yattı ve yüzüne kan geldi.”
Yavuz Sultan Selim takımında birlikte oynayan Metin Türel (sol tarafta, ortada) ve Erol Topoyan arkadaşlarıyla bir yemekte. O sırada Vefa'da oynayan Özcan Arkoç da onlara eşlik ediyor. |
1954'te Almanya'da yapılan turnuvada Almanya ile oynanan yarı final maçı öncesi kaptanlar Erol Topoyan ve Uwe Seeler yazı tura atışında. |
Biraz da Adalet kulübünde oynayan isimlerden bahsetmesini istediğimizde şunları hatırlıyor: “Halil Abi (Küçük Halil olarak tanınan eski Fenerbahçeli Halil Özyazıcı) hem antrenör hem oyuncuydu. Ben oynayayım diye kendisini takımdan çıkarmıştı. Öyle mükemmel bir insandı. Ondan sonra Szekelly ve daha birçok yabancı hoca geldi ama Halil Abi başkaydı. Kültür seviyesi yüksek bir insandı. Marangozluğu da vardı. Kulübün tepesinde battaniyelerle ilgili bir atölye vardı. Orada benim evime mobilya yapmıştı. O yüzden top uzakta bir yere bile gidiyorsa, ben ona kafa vurmak için oraya uçardım. Hep verici bir insandı. Cebinde 10 lirası bile olsa bir yere gidildiği zaman parayı o öderdi. Selahattin (Torkal) Abi santrhafın arkasına 50-60 metre top atardı, adeta servis yapardı. Topa vurduğu zaman hiç gerilmezdi. Galatasaray maçlarından önce Halil hocamız, ‘Coşkun’a topu vurdurmayacaksın. Coşkun’a bırakırsan topu İsfendiyar’a verir, o Metin’e ortalar, Metin de gol atar,’ derdi. Kulübün menajerliğini yapan Fahri Somer bizim muhitin adamıydı, Çarşambalıydı. İstiklal Caddesinde, Abdullah Lokantasının yanında parfümeri mağazası vardı. Genç futbolcuları keşfeden insanlardan biriydi. O yıllardan önemli bir isim de Oscar adlı Arjantinli oyuncuydu. Oscar çok terbiyeli, dürüst bir adamdı. Konsolosluk görevlisiydi. Buradan İran’a gitmişti. Ordu milli takımıyla İran’a gittiğimde gördüm onu. Oscar toplara çok sert vururdu. Bir maçta topa ceza sahasının dışından vurmuştu. Top kale içindeki demire çarpıp geri geldi. Hakem gol olduğunu fark etmemişti. Uyarılar üzerine golü verdi.”
Kendisinin oynadığı mevkileri ve oyun tarzını sorduğumuzda fazla konuşmuyor Erol Topoyan: “Ben sol iç ve sol haf oynardım,” demekle yetiniyor. “Halil Abi bana, ‘Üç tane pozisyona gir, bir tanesini at,’ derdi. Ben de elimden geleni yapardım,” diye ekliyor. Burada bir dönem birlikte forma giydikleri arkadaşı Celal Soydan söze giriyor: “Türkiye’de ilk duvar pasını yapan Adaletli Erol ile Salim’dir. Ama ayağı gerçekten duvar gibiydi. Topu duvar gibi çarptırır, alır giderdi. Erol topu aldığı zaman hedefi direkt kaleydi.” 1953 Nisan’ında Adana takımlarıyla özel maçlar yapan Adalet oyuncularıyla ilgili ayrıntılı bir analiz hazırlayan Adana’nın Bugün gazetesi Erol Topoyan için şu satırları yazmış: “K. Erol 15 yaşına rağmen bu küçük ve yaman delikanlı, dünkü oyunuyla futbolun bütün tekniğini şahsında topladığını göstermiştir. O ne kıvrak oyun, o ne deplasman, o ne ölçülü paslardı yarabbi. Bu istidatlı futbolcunun ilerisi için bir afet olacağını söyleyebiliriz.”
Adalet takımı. Ayaktakiler (soldan): Ayhan, Ömer, Oscar, Gökçen, Selahattin Torkal, Ahmet Karlıklı, Erol Keskin. Oturanlar: Erol Topoyan, Turhan, Cahit Candan, Salim Cavunt. |
Erol Topoyan Arap Güngör olarak bilinen Güngör Tetik ile. |
Atatürk Kupasını kazanan Adalet kadrosu. Ayaktakiler: Fahri, Selahattin, Halil Özyazıcı, Erol Keskin, Turhan, Cahit Candan, Ahmet Karlıklı. Oturanlar: Erol Topoyan, Salim, Ömer, Ayhan, Necmi. |
Soldaki fotoğrafta Adalet İlmen, sağdaki fotoğrafta iki metrelik Atatürk Kupasını taşıyan Adaletli futbolcular görülüyor. (Tercüman) |
Adalet'in üç Erol'u: sol başta Erol III, ortada B. Erol, sağda K. Erol. |
Bir iş seyahati sırasında Samsunspor kulübü başkanı Yılmaz Ulusoy ile. |
Çocukluk yıllarında evi Darüşşafaka’nın çok yakınında olan Erol Topoyan’ın yolu yıllar sonra yine Darüşşafaka’yla, bu kez Maslak’taki yeni yerinde kesişmiş: “O zaman da Darüşşafaka’ya yakındım, şimdi de yeni yerine yakınım. Evim yeni okulun 150 metre arkasında, Gazeteciler Sitesinde.” Çalışma hayatını birkaç yıl önce bırakmakla birlikte sporu bırakmamış, her gün düzenli olarak yürüyüş yapıyor. Bir oğlu ve bir kızından üç torunu olan Erol Topoyan eşiyle birlikte Gazeteciler Sitesindeki evinde huzurlu bir hayat sürüyor.
Yorumlar